Şarapsız bağbozumu, geçmişsiz ada!

Şarapsız bağbozumu, geçmişsiz ada

Haberin Devamı

BOZCAADA’dayım.
Bu yıl henüz yaz gelmemişti daha, mevsim bahardı, ada ile başladı denize yolculuğum; yapraklar sararırken yine adada sona eriyor.
Hazal Yılmaz’ın dediği gibi, “Öyle bir yer bu ada. Dünyanın neresinde olduğunu unuttuğun, memleket meseleleri masaya yattığında ‘Her şey güzel olacak’ saflarında yerini aldığın, sokakları süpüren adamın durup ‘Sizin için temizledim’ diyebildiği, göz göze geldiğin herkesin gülümsediği, kitapların bir günde bittiği, telefonu fotoğraf makinesi kıvamında kullandığın, binaların üzüm, hanımeli, şarap koktuğu...”
Bağbozumu şenliği vardı geçen hafta adada. Bu hafta sonu da Yerel Lezzetler Festivali.
Biliyor musunuz yüzyıllar sonra şarapla değil, üzümle yapıldı adada bağbozumu. Şarap tadımı yoktu. Şişesi, etiketi yoktu. Kokusu ve rengi vardı bir tek hafızalarda.
Sanki bu ada geçimini bağcılıktan, şarapçılıktan sağlamıyormuş da; safi üzüm yetiştiriyormuş gibi davranmak zorundaydı herkes. Şarap butiklerinin kapısı, penceresi sanki içeride porno dergi satılıyormuş gibi beyaz kağıtla kaplanmaya başlamış. Korkuyor insanlar. Üretici, bağcı, önolog, degüstatör, hatta nihai tüketici korkuyor.
Her şeyi bırak, bu yazıyı yazarken ben korkuyorum.

Şarapsız bağbozumu, geçmişsiz ada

Oysa ki hayatımda sarhoş olmuşluğum yok. Çok daha gençken, kanım damarıma sığmazken bile içip içip yerlerde yuvarlanmışlığım yok. Alkole bağımlılığım yok.
Ama kültüre bağımlılığım var.
Bozcaada’da bağcılık 3 bin yıllık birikimiyle adanın geçmişten günümüze ulaşan mirası.
M.Ö. 5. Yüzyıl’da basılan Tenedos sikkelerinin üzerinde yer alan üzüm salkımları, Homeros’un İlyada’sından Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sine kadar birçok eski yazılı kaynak, bağcılığın bu adada ne kadar köklü olduğunun kanıtı.
Doğanın bu küçük Ege adasına armağanı olan kuzeyden esen rüzgarlar, adayı bağcılık yapmak için ideal bir ortam haline getiriyor. Adaya özgü dört üzüm türü bulunuyor. Kırmızı olarak kuntra ve karalahna, beyaz olarak çavuş ve vasilaki. Daha çok sofralık olarak kullanılan çavuş üzümü, Bozcaada’da en lezzetli örneklerini veriyor.
Ha şu da denilebilir, “İlla bağcılık yapılacaksa yenecek üzüm yetiştirilsin kardeşim, içilecek üzüm değil.” İşte orası biraz sakat. Çünkü adada esen rüzgar ince kabuklu yenebilecek nitelikte üzüme değil, kalın kabuklu, sıkılacak, kırılacak, hatta uzun bir proses sürecinde kabuğu çatlatılmadan sıkılacak narinlikteki üzümün yetişmesine olanak tanıyor.

Şarapsız bağbozumu, geçmişsiz ada

Bu, şu demek...
Kabul etsek de, etmesek de... Bağcılık bu coğrafyaların ayrılmaz bir parçası. Mürefte, Tekirdağ, Bozcaada, Urla, şimdilerde Foça... Hatta Elazığ. Bağcılıkla geçinen, umudunu, sevincini, düğününü o tahta çubukların üzerindeki cılız fidelere bağlayan yüzlerce aile var. Şimdi herkes geleceğinden, rızkından endişeli.
Aslında doğru. Yaşam tarzımıza müdahale yok.
Müdahale, 3 bin yıllık bir coğrafyanın kültürüne.

Haberin Devamı

Fotoğraflar: Hazal Yılmaz

Yazarın Tüm Yazıları