Fazla kilolardan kurtulmanın en sağlıklı ve kalıcı yolu hiç kuşkusuz beslenme ve diyet uzmanı eşliğinde bilinçli bir beslenme programı uygulamaktan geçiyor. Ancak uzmanların tüm uyarılarına rağmen birçok kişi arkadaşlarından aldıkları diyet listeleri veya kulaktan dolma bilgilerle zayıflamaya çalışıyor. Oysa diyet hakkında toplumda yaygın bilinen birçok efsane hem sağlığı riske atıyor hem de verilen kiloların tekrar fazlasıyla alınmasına neden oluyor.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Ekin Altın, diyetler hakkında doğru bilinen efsaneleri anlattı. “Ekmek yersem kilo alırım” ya da “limonlu, sirkeli su içmek zayıflatır” düşüncesinin yanlış olduğunu belirten Altın, şunları dile getirdi:

“Ekmek bizim için en önemli ve en doğru karbonhidrat kaynağı. Ekmeksiz bir beslenme programı düşünülemez. Tam buğday, çavdar ve tam tahıllı ekmekler hem glisemik kontrolü sağlamaya, hem de enerji ihtiyacımızı karşılamaya yardımcı oluyor.

Alınması gereken enerjiye göre, miktarlarına dikkat ederek ekmek tüketmeniz kilo almanıza değil, sağlıklı beslenmenize katkıda bulunacaktır. Limonlu/ sirkeli su içmek bazik etki gösterdiği için vücuttaki asitleri temizlemeye yardımcı oluyor. Asitleri nötralize etmek yağların serbest kalmasını sağlıyor. Ancak bu yağlar, sadece diyet ve egzersiz yaparak yakılabiliyor.”

“MEYVEYİ MİKTARINA DİKKAT EDEREK TÜKETİN”
“Bir öğün atlasam kârdır.” Düşüncesinin yanlışlığına değinen Altın, sınırsız meyve tüketimi konusunda ise şunları ifade etti:

“Diyet süresince bol meyve ve çiğ sebze tüketebileceğimizi düşünürüz. ‘Ne de olsa kalorisi yoktur’ deriz. Çiğ sebze için sınırlama yokken meyve için aynısı geçerli değil. Çünkü meyveler şeker oranı yüksek besinlerdir ve basit şeker içerirler. Almanız gereken kaloriye bağlı olarak değişmekle beraber, günde ortalama 3-4 porsiyon meyve tüketebilirsiniz. 1 porsiyon meyve; 1 küçük boy elma, 1 orta boy mandalina, 1 orta boy ayvanın 1/3’ü, 3 adet kuru kayısı veya 1 adet kuru incire tekabül ediyor. Özellikle glisemik indeksi düşük olan meyveleri ana öğünler yerine, ara öğünlerde miktarlarına dikkat ederek tüketmeniz en uygun olanı.”

“YEMEKTEN ÖNCE SU İÇMEK DOĞRU DEĞİL”
Diyet sırasında yağı, karbonhidratı ya da proteini tamamen kesmenin doğru olmayacağına dikkat çeken Altın, “Yemekten önce bir bardak su içersem iştahım kesilir ve kilo veririm.” düşüncesinin de yanlış olduğunu vurguladı.

Altın, şunları dile getirdi: “Yemekten hemen önce su içmek doğru değil. Çünkü su, bazikliğe yakın özelliğinden dolayı midenin asidik yapısını bir miktar nötralize ediyor. Oysa midenin sindirim aşamasında özellikle de proteinlerin sindirimi için asidik yapıda olması gerekiyor. Proteinlerin tam sindirilememesi, bağırsaklara gelen kalıntıların burada aşınmalar oluşturmasına neden olabiliyor. Aşınmaların olması ve çok fazla tekrarlanması, bağırsakta yaralar oluşmasına, hatta yırtılma ve delinmelere kadar giden sonuçlara yol açabiliyor. Ayrıca yemek öncesi su içmek mide boşalmasının hızlı olmasına ve bağırsaklara gelen yiyeceklerin hızlı emilimine sebep oluyor. Hızlı emilim kan şekerini de hızlı yükseltiyor. Bu yüzden suyu, yemeklerden hemen önce içmek yerine en az 15-20 dakika önce içmek en doğru olanı. Ayrıca suyu 15-20 dakika önce içmek iştahımızı biraz olsun baskılayabiliyor. Çünkü beyinde açlık ve susuzluk sinyalleri birbirine çok yakındır ve bu yüzden her açlık hissedildiğinde su içmek doğru bir hareket olacaktır.”

“ALKOLLÜ İÇECEKLER FAZLADAN KALORİYE NEDEN OLUR”
Haftada 1-2 kez, 30 dakikalık egzersizlerin yetmeyeceğinin altını çizen Altın, protein diyeti ile hızlı ve sağlıklı zayıflamanın da mümkün olmayacağını belirtti.

“Alkollü içecekler fazladan kalori almama neden olmaz.” fikrinin yanlışlığına işaret eden Altın, “Alkollü içeceklerin kalorili olmadıkları kesinlikle yanlış. 1gram karbonhidrat ve 1 gram protein 4 kkal enerji verirken, alkol 7 kkal enerji veriyor. Ayrıca alkol vücutta şeker gibi metabolize olup yağ gibi depolandığı için fazlası bize kilo olarak geri dönüyor.” diye konuştu.

“ÇAY VE KAHVE SUYUN YERİNİ TUTMAZ”
Altın, “şekersiz olduğu sürece sınırsız çay ve kahve içilebilirim” anlayışının da hatalı olduğunu belirtti. Altın, şöyle devam etti:

“Şekersiz çay, kahve içmek bize kalori aldırmaz. Ancak fazla çay ve kahve içerek sıvı ihtiyacımızı karşılıyor gibi düşünmemiz su içmeyi aksatmamıza neden oluyor. Oysa bu içecekler suyun yerini kesinlikle tutmazlar. Aksine çay ve kahve, kafein içerdikleri için fazla miktar tüketildiklerinde diüretik etki göstererek vücuttan sıvı kaybına yol açıyor. Sıvı ile birlikte elektrolitlerin, özellikle de sodyum, potasyum ve klorun kandaki seviyelerinin azalması durumu da ciddi sağlık problemleri oluşturabiliyor. Ayrıca çay ve kahveyi yemeklerin hemen üzerine içmek, içerdikleri tanenler nedeniyle demir emilimini de engelliyor. Bunların hepsi göz önünde bulundurularak çay ve kahveyi yemeklerden 1,5 – 2 saat sonra ve toplamı 5-8 fincanı geçmeyecek şekilde tüketmek doğru olacaktır.”